Murat Ay

 

1961 yılında Karaman`da Güzelevler Mahallesi’nde doğmuşum. Öğretmen bir baba ve ev hanımı bir annenin altı çocuğundan biriyim. Kulağımdaki seslerden anımsadığım kadarıyla beni müziğin sihirli, güçlü, toz pembe dünyasıyla ilk tanıştıran kişi, rahmetli dedem Ermenekli Hafız Mehmet Bellemiş`tir.

Dedemin hafızlığının yanı sıra asıl mesleği terzilik idi. Yanık ve gevrek sesi, hep kulağımda bana ilham kaynağı olmuştur.

İlkokul öncesinde başlayan müzik aşkı, sanırım öğretmenlerimin etkisiyle 5. sınıfa kadar ortaya çıkmamıştı. Son sınıf öğretmenimiz Hatice Akkülah, eği- timde öğrencinin yeteneğine göre eğitilmesi kuralının bilinciyle, bizlerin daha başarılı olmamızda ve içimizdeki cevherlerin ortaya çıkmasında çok katkı sağladı. Öğretmenim Hatice Akkülah ne zaman bana: "- Hadi bize bir şarkı söyle" dediğinde, hep aynı şarkıyı: Rüya Gibi Her Hatıra`yı söylerdim.

Yine çocukluğumun düğünleri için dağarcığımı zorladığım zaman, Karamanımızdaki o güzelim müzikli bahçe düğünleri, konforlu ve sosyetik salon düğünleri gelir aklıma. Şirin bahçelerde kurulan masaların etrafında oturan çevre sakinleri, kaşıklarla ya da zillerle oynayan köçekler, ince sazlar, gözümün önünde dolaşır, dolaşır...

Çocukluğumda kim bilir belki, beni müziğe yönlendiren bir başka enstrüman sesi de Muammer Baran amcamızın ağız mızıkasından çıkan nağmelerdi. 2. İstasyon Caddesi`nden ağız mızıkası çalarak geçen Muammer amcamız bizleri görünce duraklar, biz çocuklara muhteşem bir ağız mızıkası resitali verir ve liselerin bulunduğu yöne doğru yürüyüp giderdi. Bizler ise o sihirli nağmelerden etkilenmiş olarak, ardından bir müddet koşturur, çocuk şarkıları ya da marşlar çalan Muammer amcamızı daha çok dinlemek isterdik ama küçük olduğumuz için sokağımızdan çok fazla uzaklaşamazdık.

Keman, ud, gırnata, cüra, cümbüş ve darbukadan çıkan o sihirli nağmelerin, anason kokularına karıştığı düğün şenliklerinin naif ruhuma etkisi, müzik zevkimin ve yönelimimin oluşmasında pek çok katkı sağlamıştır. Ruhumun naifliğiyle örtüşen bu güzel duygular ve gördüklerim, beni küçük bir zeytinyağı teneke kutusundan saz yapmaya itti. Bizler çocukluğumuzda oyuncaklarımızı kendimiz yapar ve oynar, ne iyi de ederdik. Biz çocukların hayal dünyasını ve el becerilerimizi öyle geliştiren bir davranıştı ki bu durum, mükemmel eserler çıkarmayı başarıyorduk ilerleyen zamanlarda.

O dönem her evde olmayan, köy enstitüsü mezunu babamın engin öngörüsüyle aldığı Philips marka radyomuzda çalan türküler, şarkılar ile gecelerin sessizliğinde tesadüfen bulduğum bir Arap radyo kanalından dökülen nağmeler, müziğin kulağıma dolmasını ve ona aşık olmamı sağlayan etkenlerdendi.

Ailemle ve bazen komşularla birlikte gidilen salon düğünlerinde çalan orkestralar, beni daha da büyülemiş ve kamçılamıştı. Konuk olarak katıldığımız bu tür düğünlerde çalan orkestraları, düğünün başından, neredeyse sonuna kadar, sahne önünde bir yere ilişerek, dikkatlice dinleyip izlemem de içimdeki müziğin yoğrulmasında önemli bir katkı sağlar.

1976-77 eğitim yılına girildiği dönemde yani lise 2. sınıfa geçtiğimde, müzik yerine resim bölümünü seçmiştim. Çünkü resim yeteneğimin de oldukça iyi olduğuna dair çevremden ve değerli resim öğretmenim Teyfik Kayalık`tan iltifatlar alıyordum. Mandolinle başlayıp bağlamayla, türkülerle amatör müziğe devam ettiğim bu yıllarda gitar çalan ve müzikle yakından ilgilenen Ahmet Çölkesen hocamın okulumuza atanması, bizim için bir dönüm noktasıdır. Artık bir müzik grubu kurmanın zamanı gelmiştir diyerek, okulumuzun cihazlarını Ahmet hocamızla kontrol ettik. Gitarların telleri eksik, baterinin bazı parçaları yoktu. Amplifikatör ise çalışmıyordu. Mehmet Gerçek`e ait Mut Pazarı`ndan pena, tel vb ihtiyaçlarımızı aldık. Liseye ait olan amplifikatörü ise tanıdık bir elektronik alet tamircisi ağabeyimiz Hidayet Büyüktekin ustaya tamir ettirdik. İlk düğünden sonra lise orkestramıza ilgi artmaya başladı. Murat Alpaydın ritm gitar, Efruz Akgül bas gitar, lise arkadaşımız Fikret Döm bateri, bendeniz Murat Ay da solo gitar ve solist olarak yolumuza devam ettik.

Ahmet hocamız bizlere uçmayı öğretmiş, bizler de mutlu bir şekilde ve sınırsız enerjiyle müzik yolculuğumuza baş döndürücü bir hızla koyulmuş, Kız Meslek Lisesi Salonunda pek çok düğün çalmıştık.

Lise dönemi bittikten sonra artık kendi orkestramızı kurmanın zamanı gelmişti. Bir önceki yaz tatilinde, orkestra kurmak için karar aldığımız arkadaşlarla ve yeni gelen arkadaşlarla tekrar görüşerek daha ciddi arayış içerisine girdik. Bendeniz elektro bağlama, klavye ve solist olarak, Efruz Akgül bateride, Belçika`dan gelen Harun Ak bas gitarda ve İzmir`den gelen Recep Arısoy da solist olarak Grup Canikom`u kurmaya karar verdik. Birkaç yıl grubumuzla pek çok eğlencenin yanı sıra, düğün ve etkinliklerle ismimizi Karaman`ın çevresine de duyurmaya başladık.

Müziğe daldıkça, yetenek ile çalışmanın bir yerden sonra yetmediğini görüp, arayışlar içine girmeye başlamıştım. Yaz tatillerinde, öğretmenlik yaptığı şehirlerden, memleketi Karaman`a uzunca bir süre tatile gelen müzik öğretmeni ağabeyimiz İbrahim Bataklar’ı her fırsatta yakalıyor, bıkmadan usanmadan müzik teorisi öğrenmeye çalışıyordum. Erken yaşta kaybettiğimiz değerli ağabeyimiz İbrahim Bataklar, çok iyi müzik eğitimi almış öğretmenlerimizden idi. Yaz tatili başladığı zaman Niğde`den tatil için gelen Efruz ile, elimizde müzik defterlerimizle birlikte, İbrahim Bataklar öğretmenimizi yakalar, müzik teorisi sorularımıza aldığımız yanıtları deftere kaydederek çalışır, çalışır, çalışırdık..

2.İstasyon Caddesi üzerinde açmış olduğum spor giyim ve müzik dükkanım olan Galeri Murat aynı zamanda grubumuzun irtibat noktası idi. Ve yine aynı dönemde dışarıdan Eskişehir Anadolu Üniversitesi İş İdaresi bölümüne devam ediyordum. Yaz tatillerinde düğünlerde, kış döneminde ise tavernalarda program alıyorduk. Yine uzun bir süre Ocakbaşı ve Dağ Oteli Gazinosu`nda çalıştıktan sonra, Ankara`ya müzik yapmak üzere gitmeye karar verdim. Ankara`da Karayolları Genel Müdürlüğü`nde çalışan çocukluk arkadaşım Erol Erşahince`nin tanıdığı Dikmen semtinde bulunan ünlü Hatça Ana Tavernası`nda müzik yapmaya başladım. Yenice açılmış olan Hatça Ana Taverna, tarihi Hatça Ana Mantı Restoran`ın üst katında çok lüks ve Ankara sosyetesinin müdavimi olduğu bir mekandı. Müdavimlerimiz arasında dönemin başbakanı Turgut Özal`ın eşi Semra Özal, Türkan Şoray, Cihan Ünal, Dilberay, bakanlar, milletvekilleri, TRT sanatçıları, opera sanatçıları ve pek çok ünlü bulunuyordu. Hatça Ana Taverna`da yaptığım müzikle kısa zamanda beğenilmiş ve müşterilerin dolup taştığı bir mek”an olmasını sağlamıştım.

Daha önce Karaman`da hazırlamış olduğum kasetimi, Ankara`da bir plak şirketine demo olarak sunmuş ve yeni bir kaset yapmayı umut ederek beklemeye başlamıştım. Günler sonra dinlemeleri için verdiğim kasetin fabrikada çoğaltılarak, piyasaya sürüldüğü haberlerini aldım. Gün gün Ankara`nın her yerinden yoğun bir şekilde kaset satışı yapıldığını ve daha sonra da Ankara Tavernalarından Seçmeler isimli bir kaset içerisinde de iki şarkımın bulunduğunu tesadüfen öğrendim. O dönemlerde yasal olarak neler yapacağımın bilincinde olmadığım için, bu emek hırsızlığına karşı, maalesef hiçbir şey yapamadım. Kayseri`de Maksim Plak`tan hazırlamış olduğumuz albümümün masterini Ankara`da dönemin ünlü plak şirketi Harika Plakçılık’a vererek, plak ya da kaset yapmak isteğinde bulundum. Bu kasetimi de benden izinsiz çoğaltıp, sadece Ankara değil tüm Türkiye`ye satışa sunulduğu, ardından Yağmur Plakçılık tarafından İstanbul’da da satıldığı haberini aldım. Kasetim piyasaya çıktıktan hemen sonra, Erzurum Radyosu`ndan Kıbrıs FM`e, hatta o sıralar çok dinleyicisi olan ünlü Polis Radyosu`na kadar bütün FM kanallarında çalındığı haberleri gelmeye başlamıştı.

Böyle bir dönemde evlilik kararıyla, tekrar Karaman`a dönüp bir spor giyim mağazası açmaya karar verdim.

2.İstasyon Caddesi`nde Galeri Murat mağazasını kurup, evliliğimi gerçekleştirdim. Galeri Murat için İstanbul`a mal almaya gittiğim bir gün, Kayseri’de daha önce yaptığım kasetin İstanbul`da da tutulup, çok satıldığı haberini ünlü Özer Kardeşler plak şirketi sahibi Şahin Özer`den alınca şok oldum. Aynı gün Şahin abiden bir albüm teklifi aldım. Oturduk, ayrıntılarını uzun uzun konuştuk. Şahin Özer`in teklifi şöyleydi: Beni İstanbul`da Tarabya semtinde, boğaz kenarında bir tavernaya yerleştirecekler, ben bu tavernada müzik yaparken, albümü hazırlayıp satışa sunacağız ve böylece ismim Türkiye geneline yayılacaktı. Ben albümümde orkestra eşliğinde şarkılarımı söylemek isterken, şirket ritm box eşliğinde ve yalnız başıma çalıp söylememi istiyordu. Ankara`da profesyonel bir fotoğraf stüdyosunda albüm kapağını süsleyecek olan fotoğraf-

larımı dia pozitif olarak çekinip, İstanbul`daki plak şirketinin kasasına emanet ettim. Albümümün orkestralı mı yoksa yalnız mı olacağı konusunda pazarlıklarımız sürüyor ama bir türlü evet demiyordum.

1989 yılında albüm teklifini askıda bırakarak, verdiğim bir kararla Hollanda`ya yerleştim.1978 yılından bu yana profesyonel müziğin içinde, Türkiye, Hollanda ve Avrupa`nın farklı ülkelerinde, binlerce festivalde dinleyiciyle buluştum. Türk müziğini Avrupalı müzik severlere tanıtmak için pek çok proje gerçekleştirdim. Hollanda`nın önemli televizyon kanallarında, konser ve tiyatro salonlarında sayısız performansa imza attım. Bunların yanı sıra, film müzikleri ve çok sesli beste çalışmalarıyla da kendimden söz ettirmeye başlamıştım.

Holland Festival, Lüxenburg Festival, Lombok Festival, Oosterpark Festival, Vondelpark Festival, Ankara Atatürk Kültür Merkezi Karaman Tanıtım Günleri, Amsterdam NDZM Turks Pionier Festivali gibi sayısız etkinlikte verdiğim konserlerle Türk müziğini Hollanda ve Avrupa`nın farklı ülkelerinde duyurdum.

Hollanda'da müzik severlere sunulan ve Avrupa`nın farklı ülkeleri sanatçılarından oluşan üç mülti kültürel albüme şarkılarımla katkıda bulunmanın yanı sıra, Amsterdam Ses Mühendisliği Akademisi SEA için bir cd rom ve ayrıca dört solo albüm hazırladım.

Hollanda ile Türkiye arasındaki ilk sözleşmenin yapıldığı, 1612 yılının dört yüzüncü yılı kutlamaları çerçevesinde, 2012 yılında açılan beste yarışmasını kazanarak, Polifonik (çok sesli) bestem 1612 Rapsodi`yi bir dvd çalışması olarak hazırladım. 8 yıl Amsterdam Türk Müziği Korosu Şefliğinin yanı sıra, çok sesli Türk Müziği koro-orkestra çalışmaları çerçevesinde projeler gerçekleştirdim.

Yurt dışındaki ilk albümüm Metamorfoz ve diğer albümlerim MTV Music, İTunes, Spotify, Amazon, Dezer gibi dijital platformlarda dünyanın her yerinde dinlenmektedir. Karamanlım, Batırık, Arabaşı şarkılarımın kliplerini özellikle doğduğum şehirde çekerek, Karaman’ın tanıtımına katkı sağladığımı düşünüyorum. Kliplerim müzik severler tarafından oldukça ilgi görmüş ve Karaman şehrinin tanıtımı hedefine ulaşmıştır.

Üzerinde on üç yıl çalıştığım Karaman Mutfağı ve Unutulan Yemeklerimiz adlı kitabım, ANI Bisküvi sponsorluğunda 742. Türk Dil Bayramı Armağanı olarak yayımlanmıştır. Kitap, dört yüzü aşkın unutulan ya da unutulmaya yüz tutmuş yemek tariflerini ve mutfak kültürü üzerine pek çok bilgi ile araştırmayı, gelecek kuşaklara aktarmak üzere hazırlanmıştır.

Hollanda'da yayımlanan Pandora, Haber gibi ünlü dergilerin kültür-sanat bölümlerini yönetmenin yanı sıra, bu dergi ve gazetelerde pek çok makalem yayımlanmıştır. Manazan Destanı müzikal oyun olarak tiyatro sahnelerine uyarlanmış olup, oyunun müzik besteleri tarafımdan hazırlanmıştır. Kültürümüzün farklı dallarında da uğraş vermeye çaba gösterdim. Anadolu El Yapımı Oyuncakları Sergisi'ni Avrupa ve Hollanda'nın farklı kentlerinde sergileyerek, yakın tarihimizin tanıkları olan oyuncakların izleyiciyle buluşmasını sağladık. Mehmet Vehbi Uysal'ın çalışması olan Anadolu’nun dört bir yanından derlediği el yapımı oyuncakların küratörlüğünü de yapmaktayım.

Yeni kitabım Karaman`da Müzik, bu kadim şehrin tüm müzik geçmişini araştıran ve derleyen önemli bir arkeolojik çalışma olarak hazırlanmaktadır.

Halen Yunus Emre Rapsodi projesi çalışmamın yanı sıra yeni beste çalışmalarımın stüdyo kayıtlarını Amsterdam ve İstanbul`da sürdürmekteyim. Yunus`tan aldığım engin insan sevgisiyle, hiç ayırmadan çevremdeki dostlarımı kucaklamaya ve onları çok sevmeye çalışıyorum.


Yorumlar