Ön Söz – Ahmet Tek


“Çünkü hatıralar kuşlar gibi/ Dal ister konacak.”

Oktay Rifat, “Gün Sonu Konuşması” şiirinde böyle söylemiş. Toprak Damlı Evlerin Çocukları I ve Toprak Damlı Evlerin Çocukları II kitapları, çiçek açma döneminde canlanan ağaçların taze dalları gibi uzandı. İlkbaharın esintisiyle sallanan tomurcuklu dallar; narin, körpe, umut dolu. Meyveye durduklarının bilincinde.

Bir şeyi yapmak isteyen mutlaka bir yolunu bulur, istemeyen bin bir bahane uydurur. Korana günlerinin kapalı devre yaşamı bu kitabın hazırlanmasına engel olamadı. Konacak dal isteyen kuşlar misali, anılarıyla dolu insanımıza kendilerini ifade edebilecekleri bir alan açıldı. 2020’nin 3 Nisan’ında “karamandan.com” haber sitesine yazdığım makalede, “İki haftadır dışarıya çıkmıyordum. Nisan 1, doğum günümdü. Doğum günümü yalnız geçirmek istemiyordum. Elime öyle bir fırsat geçti ki, korona önlemlerini unutup, bir bölümünü ilk kez tanıdığım hocalarımla, hanımefendi ve beyefendilerle hayatımın en anlamlı doğum gününü kutladım. covid-19’a kafa tuttum. Evde doğum günü partisi yaptım.” cümleleri vardı.

“Karaman’ın gurur duyduğu büyüklerimizden 50’sini evimde ağırlama şerefine erdim” dediğim makalede, evimde ağırladığım kıymetli büyüklerimin ortak özelliğinin “Toprak Damlı Evlerin Çocukları” olduğuna dikkat çekerek, “Allah ömür verirse, bir sonraki doğum günümde, bu kez yaşıtım 50 arkadaşımı ağırlayacağım” dileğinde bulunmuştum. Dileğim gerçekleşti.

Oldukça uzun makalede Anı Bisküvi Kültür Yayınları’nın 11. kitabı olan Sayın İbrahim Rıfkı Boynukalın ağabeyin değerli eseri Toprak Damlı Evlerin Çocukları’nı yazmıştım. Kitabı, doğum günümde sevgili Vefik Boynukalın Ankara’daki adresime göndermişti. Elimden bırakamamış, bir günde bitirmiştim.

Toprak Damlı Evlerin Çocukları II kitabının editörlüğü bana nasip oldu. Yazıları okurken, bir yandan ne çok tanıdığım var diye sevinirken, bir yandan da Karaman’la ilgili ne çok ortak noktamız bulunduğunu görerek hem şaşırdım hem mutlu oldum. Kitabı okuyunca sizler de fark edeceksiniz; Halk Kütüphanesi’nden kitap almayan, Boklu Bent’te yüzmeyen, evinin toprak damına çıkmayan, İstasyon Caddesi’nde yürümeyen, Cumhuriyet, Güneş, Gazi ve İstiklal ilkokullarının sıralarında oturmamış olan, Yunus Emre’yi bilmeyen, tren raylarına gazoz kapağı, çivi, bozuk para koymayan, bilye, billi oynamayan, yüklükte yıkanmayan, çocukluğunu özlemle anmayan ve Karaman’a hasretlik çekmeyen kimse yok.

Geçmişe bakmak çoğunlukla hüzünlendirir. Bu kitap için anılarını paylaşan değerli hemşehrilerimin yazdıklarını okurken kimi zaman ağlamamak için kendimi zor tuttum. Hayatın sakin aktığı yılların çocuklarıydık. Hayatın sakinliğine tezat, çok hareketli, dolu dolu yaşamak isteyen kuşaktık. Sahiden yaşadık, sahici yaşadık.

Bizler aynı zamanda doğduğu evi çocuklarına gösteremeyen çocuklardık. Kişi, adı son kez anıldığında artık gerçekten ölürmüş. Bu kitap bir ebediyet iksiri değildir. Ama bilinmelidir ki bu sayfalardaki anıların ömrü, sahiplerinden çok daha uzun olacaktır. Hatta bazı kişilerin hükmü, eşyası kadar bile değildir. Bu kitapta eşyasından daha değerli olan, Karaman’ın insan hazinesinden seçilmiş sınırlı sayıda kişi yer almıştır.

“Hepimiz bu kadar mıyız?” diye soran olursa, bilinmesini isterim ki, bu kitapta anılarını paylaşanların en az on katı kadar yeni bir liste bir çırpıda oluşturulabilir. İlkbaharda tomurcuklanan taze dalda ağırlayabildiğimiz kişi sayısı bu kadar oldu. Gönlünüzden geçen isimleri bu kitapta görmeyince lütfen sitem etmeyin. Bu kitap Nuh’un gemisi değil, bir küçük tekne. Karaman’ın engin anılar denizinde sefere çıkan bir teknede ancak bu kadar yolcuya yer bulunabildi. İnşallah önümüzdeki yıllarda yeni isimlerle yeni kitapları da okuruz. Neden olmasın?

Edip Cansever’le veda edelim: “İnsansız anı yoktur. Var mıdır?”

Ahmet Tek
1.Nisan.2021
Ankara



Yorumlar