Mehmet Uysal


MEHMET UYSAL (1946-2019)          

1946 Karaman doğumlu yazar; ilk, orta ve lise tahsilini yine Karaman’da tamamladı. 1963 yılında İstanbul Üniversite Fen Fakültesi Matematik Bölümüne girdi. Burada bir yıl okuduktan sonra 1964 yılında İstanbul Teknik Üniversitesine geçti ve 1968 Haziran’ında Makine Mühendisi olarak hayata atıldı.

1970 yılında askerlik görevini tamamladı ve Seydişehir Alüminyum Tesislerinde fiili meslek hayatına başladı. Bu tesisin kuruluşunda iki yıl görev yaptıktan sonra Koç Holding’e ait Bursa’daki Mako Elektrik Sanayinde Kalite Kontrol Şefi olarak göreve başladı. Burada da iki yıl çalıştıktan sonra aynı holdingin İstanbul’da bulunan otomobil fabrikası Otosan’da yine Kalite Kontrol Şefi olarak göreve başladı ve sekiz yılı aşkın bir süre burada görev yaptı.

1982 yılında kendi iş yerini kurarak serbest çalışmaya başladı. Bu dönemde Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarına on dört yıl iş yaptı. ABD’den ithal edilen birçok parçanın yerleştirilmesini sağladı. Yine bu dönemde otomotiv sanayi ile bazı inşaat firmalarına da muhtelif işler yaptı.

1994 yılında emekli olduktan sonra önde Marmaris’e oradan da İzmir’e yerleşti ve 1998 yılından bu yana Kur’an incelemekte ve anladıklarını insanlarla paylaşmak düşüncesiyle onları yazmaya başladı. 2007 yılında “Kur’an’ı Kerim ve Mühendislik’’ isimli eserini yayınladı. Bir kız bir erkek çocuk babasıdır.

Babam Karaman’ın Salur köyünde 1944 yılında doğmuş 5 kardeşten 2.’siymiş. Hasta olarak doğduğu için ‘’bu çocuk yaşamaz’’ demişler ve nüfusa yazdırmamışlar, ancak 1946 yılında nüfusa yazılmış. Köyde okul olmadığı için ilkokulu Karaman’da, abisiyle birlikte okumuş. Küçük bir çocuk olarak çok zor şartlarda okul hayatına devam etmiş. Abisi her gün bulgur pilavı pişirirmiş, ama o kadar yıl yemiş olmasına rağmen bulgur pilavını çok severdi. Karaman ortaokulu ve Karaman Lisesinde mezun olmuş. Başarılı bir öğrenciymiş. Üniversite için İstanbul’a gitmiş. Sınavı kazanmış ve 1 sene Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik öğretmenliği bölümünde okumuş. Yaz tatilinde Karaman’a dönünce tanıdık bir ailenin kızına matematik dersi vermiş, ama sabırsız ve sinirli bir insan olduğu için öğretmen olamayacağına karar vermiş. Tekrar sınavlara girmiş ve İTÜ, Makine Mühendisliği bölümünü kazanmış. Hocaları bu okuldan çok az kişinin gerçek mühendis olarak mezun olacağını söylemiş ve babam bu kişilerden biriydi ve gerçekten çok başarılı bir mühendisti. Mako, Seydişehir Alüminyum, Otosan gibi şirketlerde çalıştı ve STFA, Ereğli Demir Çelik Fabrikalarına iş yaptı. Babam 68 kuşağıydı. 68 olaylarında kaldığı yurdu, sağ görüşlü öğrenciler basmış ve büyük olaylar yaşanmış. Babam o gece tesadüfen bir arkadaşının evinde  kaldığı için ucuz kurtulmuş, çünkü kaldığı oda hemen giriş katındaymış ve o kattaki tüm odalar basılmış. Babam o olayları ve 68 kuşağını anlatır, bende zevkle dinlerdim. Mezun olduktan sonra karavanla dönmüş, orada annemle evlenmiş. 1969 yılında, annemle beraber askerlik için Erzurum’a gitmiş ve 1970 yılında abim dünyaya gelmiş. Askerden sonra tekrar Karaman’a dönmüşler. Babam 1970-1972 yılları arasında Seydişehir Alüminyum Fabrikasında çalışmaya başlamış. 1972 yılında ben dünyaya gelmişim ve birkaç ay sonra Bursa’ya taşınmışlar. Babam 1974 yılına kadar Mako’da çalışmış. Daha sonra 1974 yılında İstanbul’a taşınmışlar ve babam Otosan’da çalışmaya başlamış. 1981 yılına kadar orada çalışmaya devam etmiş, daha sonra Otosan’dan ayrılarak serbest çalışmaya başlamış. 1994 yılında, sahibi olduğu atölyeyi kapatarak emekli oldu. Aynı yıl annemde emekli oldu ve Marmaris’e taşındık. Babamlar, yaşlılık ve hastalığı düşünerek İzmir’den de ev almışlardı. Babam bahçeyle uğraşmayı çok sevdiği için Marmaris’e yakın bir köyden bahçeli bir ev aldılar. 2005 yılında ayrıldılar ve babam İzmir’e döndü. Bahçe aşkından dolayı İzmir’in Menderes ilçesinde kendine bahçeli bir yer satın aldı, yüzlerce ağaç ekti. Çok hareketli bir insandı, asla evde oturmayı sevmezdi. Sürekli bir şeyler üretmek isterdi. Babamla aramızda çok özel ve güzel bir ilişki vardı.  Bütün kızlar babalarını çok sever, bende babamı çok severdim. Aynı evi senelerce paylaştık. Yemek yapmayı çok sever, hiç üşenmez ve çok güzel yemekler yapardı. En güzel yaptığı yemekler (Kuru fasulye, lahana sarması ve aşureydi.) Kışın her hafta sonu lahana sarması yapardı hiç üşenmeden, Aşureyi de çok güzel yapardı. Annem safra kesesi ameliyatı olduğunda koca bir tencere Aşure getirmişti hastaneye ve odadaki diğer hastalara da vermiştik ve babamın yaptığını inanamamışlardı. Her Pazar bizim mercimek köftesi günümüzdü. Birlikte, zevkle yapar yerdik. Ben koyu Galatasaraylıyım, babam gibi, ama asla bu konuda babam beni etkilemedi. Bununla ilgili çok hoş bir anımı paylaşmak istiyorum. Beş yaşındayım, babam beni kucağına alıp takımları saymıştı. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe. ’’Saray’’ kelimesi çok hoşuma gittiği için ‘’Galatasaray’’ demiştim ve 5 yaşından beri Galatasaraylıyım. Babam birkaç kez de Galatasaray’ın maçlarına götürmüştü beni. Üniversiteyi kazandığımda kayıt için birlikte Bursa’ya gitmiştik. Öğretmen olmamı çok istemişti ve İngilizce öğretmenliğini kazanmıştım. Ben babamla aynı evi paylaştım ve 2015 yılı şubat ayında felç geçirdi. Sağ tarafı komple felçti ve konuşamıyordu. Onun gibi hareketli birinin yatağa bağlı olması ve konuşamaması tarif edilemez bir duygu. 2 sene ev-hastane arası mekik dokuduk. Evde bakımını bakıcılarla birlikte üstlendim. Yeri geldi kişisel bakımını yaptım. Çalıştığım için evde bakım konusunda çok sıkıntı yaşadım, çünkü bakıcı kadınlar maalesef babamla yeterince ilgilenmediler. Daha sonra özel bir bakım evi buldum ve babam orda kalmaya başladı ve yaklaşık 2 sene kadar orada kaldı ve maalesef 5/11/2019 tarihinde hayata gözlerini yumdu.


Yorumlar