Timsal Karabekir





Timsal Karabekir Yıldıran
İstiklal Harbimizin Doğu Cephesi komutanı, General Kâzım Karabekir’in üçüncü kızı olan Timsal Karabekir; 1941 Ankara doğumludur. 7 yaşını bitirdiği gün babasını kaybeden Timsal Hanım, babasının vefatından sonra ailesi ile İstanbul Erenköy’deki köşke yerleşmiştir. Eğitim hayatına İstanbul’da Erenköy Zihnipaşa ilkokulunda başlamış ve daha sonra İstanbul Beyoğlu’nda İngiliz High School’da devam etmiştir. 
1960 yılında yaptığı ilk evliliğinden üç çocuğu olmuştur. Bir süre eşinin askerlik yaptığı Sivas’ın Şimkürek köyünde   öğretmenlik yapmış, daha sonra da annesinin memleketi Aydın’da bir süre ziraat ile ilgilenmiştir. 1978 yılında Uğur Tenis Tesisleri’ni kurarak 1996 yılına kadar tenis ve spor faaliyetlerinde bulunmuştur. İkinci evliliğini Atilla Köymen Yıldıran ile yapan Timsal Karabekir, eşi ile Doğu ve Güneydoğu illerinde “silahla değil kalemle savaşmalı” anlayışında bir seri konferans vermiştir.
1999’da kurulan Kâzım Karabekir Kültür Merkezi’nin ve 2003 yılında kurulan Kâzım Karabekir Vakfı’nın ve Müzesi’nin kurucuları arasındadır. Bu vakıf ile Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmet etmek, yakın tarihimize ışık tutmak, ulaşabildiği her yere yardım edebilmek ve genç kuşaklara tarihimizi öğretmek için çalışmaktadır. Altı bin yetime barınma ve eğitim sağlamış şefkatli bir babanın kızı olan Timsal Karabekir de bugün onun izinden gitmekte ve binlerce çocuğa yardım elini uzatmaya çalışmaktadır.
Timsal Karabekir, son yıllarda kapsamlı bir konferans serisini gençlerle buluşturmaktadır. Bu konferanslarının konusu “Çanakkale’den Cumhuriyete”, “Dünü unutma ki yarına hakkın olsun” başlıkları altında toplanmaktadır.
Bu konferansların konuları; Kazım Karabekir’in hayatı, anıları ve çalışmaları ışığında Millî Mücadeleyi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dönemini ortak bir tarih anlatımı içinde anlayabilmek ve anlatabilmek açısından oldukça önemlidir. 
Kazım Karabekir’den anılar;
Kazım Karabekir’in üç kızından en küçüğü olarak 1941 yılında dünyaya geldim. Üç çocuk annesi ve bir torun sahibiyim. Babamı çok küçük yaşta kaybetmiş olmama rağmen, babamın bizden evvelki yetim yavruları için yazmış olduğu çocuklara öğütlerim adlı kitapta yer alan öğütlerle birlikte, ablalarım ve annemin bu yoldaki öncülüğü ile büyüdüm.
Kazım Karabekir, bizden önce Doğu’da görevde iken sahiplendiği binlerce evladına hakiki bir baba olmuştu. Onlara olan sevgisini ve yaklaşımını bizlere de gösterirdi. Bizim her şeyimizle ilgilenmeye çalışırdı. Hatta benim ilk öğretmenim babamdı. Babam her konuda benim hayatımın yol göstericisi olmuştur.
Babamla insan hayatında çok kısa denilebilecek bir süre beraber olabildim. Kendisini yedinci yaşımı bitirdiğim doğum günümde kaybettim. Ancak onunla geçirdiğim yıllar içinde pek çok şeyi dün gibi bugünde hatırlamaktayım.
Babam başta akrabalar olmak üzere dostları ile bir araya gelmekten çok hoşlanırdı. Köşkün geniş bahçesinin bir köşesine kendi elleri ile küçük bir fırın yapmıştı. Bu fırında çeşitli pideleri kendi elleri ile pişirir ve misafirlerimizle birlikte bizlere ikram ederdi. Babamın bu konudaki “temas olmassa muhabbet olmaz” sözünü hiç unutmam.
Kazım Karabekir, oldukça ince ruhlu bir kişiliye de sahipti. Bir gün bahçede bahçıvanla birlikte ağaçları budarlarken, bir ağacın dallarından birinin kurumaya başladığını görmüşler ve bahçıvan kendisine bu dalların kesilmesi gerektiğini söylediğinde “Hanımefendiye bir soralım, bu ağaçla bir anısı var mıdır” cevabını vermişti.  
Babam Kazım Karabekir, çocuk terbiyesinde nasihat etmekten çok, örnek yaşantısı ile doğru davranışları öne çıkarırdı. Kul hakkı yememek, ihtiyaç sahiplerine, onları rencide etmeden el uzatmak (bu bir aile geleneği idi). Yalan söylememek, kibirli olmamak, hakkını yeme, yedirmeme gibi konular onun en önem verdiği konulardı. Bütün bu vasıfları ile de bizlere her daim örnek olmuştu.
Kazım Karabekir bir asker olmasına rağmen, resim, şiir ve müzikle de yakından ilgilenmiştir. Doğu’da yetiştirdiği yetim evlatları için müzikal piyesler yazmış ve yazmış olduğu bu piyesleri ibret sahnesi adını verdiği tiyatro sahnesinde oynatarak halka o gün için vermek istediği mesajları bu oyunlar vasıtasıyla vermeye çalışmış ve halkın eğitimine katkı sağlamaya çalışmıştır.
Babamın bu konuda aklımda kalan bir sözüde “el beynin bildiğini alkışlar” sözüdür. Bundaki amaç; iyi ve kaliteli müzik dinlemenin doğru olduğunu anlatmaktır.

Yorumlar