Ramis Kahyaoğlu
HAYAT HİKAYEM
Teyzezadem Rıfkı Boynukalın’ın toprak damlı evlerde büyüyen Karaman’lı elli kişinin hayat hikayesinin yazıldığı kitapta bana da yer verdiği için kendisine teşekkür ediyorum. Bana ait aşağıdaki hayat hikayem.
Adım Ramiz Kahyaoğlu. 01.01.1947 tarihinde Karaman’da doğdum. Babam aslen Kayserili, Annem Karamanlıdır. Babam halı ticareti yapmak için Kayseri’den, Karaman’a gelmiş; babamın adı Mehmet Zeki Kahyaoğlu’dur. Annemin adı Habibe Tartandır. Tartanzade Hacı Sami Tartan’ın üçüncü büyük kızıdır. Babam 47 yaşında yani ben doğduktan altı ay sonra vefat etmiş, annem ise bütün ömrünü evlatlarına heba ederek 3 Ocak 1997 yılında 81 yaşında vefat etti. Ben ve ağabeyim Zeki Doğan Kahyaoğlu (2015 yılında kaybettim) şu andaki Tartan Konağında büyüdük, daha doğrusu konağın girişindeki sağ ve soldaki odalarda. Yukarı katta dayılarım ikamet ediyorlardı. En büyük dayım Mustafa Tartan ve ondan daha küçük olan Nuri Tartan. (Restora edilmeden önce Tartan konağıda toprak damlı idi)
1953 yılında Karaman’daki Cumhuriyet Okulunda ilk okul tahsilime başladım, ben Cumhuriyet Okuluna başladığım zaman okul müdürü Zeki Üyetürk’tü. Zeki bey milli bayramlarda Cumhuriyet meydanında kürsüden çok heyecanlı ve ateşli nutuklar söylerdi. Zeki bey hem müdürdü hem de hafızı Kelamdı. Zeki bey benim çocukluk ruhumda büyük etkileri olan bir insan olmuştur. İlkokul çocukluk arkadaşlarım aynı sınıftan Mehmet, Vehbi Uysal, Hanifi Bal, Mustafa, Mut, Şerife, Doktor Yaşar Uysal, Necib Atabay, Ünal Açıkel bunlar hatırlayabildiklerim. İlkokulu bitirdikten sonra yine Karaman’da ortaokula başladım. O yıllarda Karaman’da bir tane ortaokul ve bir tane de lise vardı. Ben ortaokula başladığım sene ortaokul ve lisenin müdürü Zeki Yılmaz İstanbul’a meşhur Nilüfer Hoca da Ankara’ya tayin olmuşlardı. Karaman ortaokulunu bitirdikten sonra yine Karaman Lisesine yazıldım. Lise ve ortaokul aynı binada hizmet vermekte idi. Ve eski hükümet Caddesinde bulunuyordu. 1965 yılında Karaman Lisesinden Fen bölümünden mezun oldum. Karaman Lisesinden hatırladığım arkadaşlarım Y. Orman Mühendisi Cengiz Akkülah, Y. Orman Mühendisi Abdurrahman Sağkaya, Öğretmen Hulusi Mutlukan, Eczacı, İrfan Öztoprak, Prof. Hüseyin Yıldıran, Taner Küçükalpelli (Hakın rahmetine kavuştu), Abdullah Uysal, Öğretmen Kemal Uysaler, Dr. Muammer Dinçer, Diş Tabibi. Timuçin Aslan, Vedat Özgünay, ve Karaman’ın komple bir sporcusu Mustafa Edalı, Yahya Ceyhan, Matematik Öğretmeni Şevket Özçimen hatırlayabildiğim arkadaşlarım. Karaman’daki Eğitim Müesseslerinde ilk, orta ve lisedeki tüm öğretmenlerimi saygı ile anıyorum. Bilhassa ilkokulda Zeki Üyetürk, Faik Yazan, Ortaokulda Hüseyin Dağlı, Lisede Melih Güzelant, Dr. Mehmet Armutlu ve Gülşen Tartanoğlu’nu. Birçoğunun şu anda hayatta olmadığı ve hayata veda ettiğini biliyorum. Onların kabirlerinin önünde tazimle eğiliyordum. Ruhları şad olsun, Allah rahmet eylesin. Ki bu hocalarımın hepsi bizlere hayat düsturu vermişler ve bizleri hayata hazırlamışlardır. Liseyi bitirdikten sonra o sene üniversiteye gitmeyerek Karaman’da kaldım ve altı ay kadar Bifa Bisküvi fabrikasında işçi olarak çalıştım. 1966 yılında üniversite sınavlarına katıldım ve İstanbul Üniversitesi- Fen Fakültesine kayıt oldum. 1966 ile 1968 yılları arasında bu fakültede okudum. 1968 yılında Türkiye’de Üniversite öğrenci olayları başladı ve üniversitelerde eğitim yapılamaz hale geldi. Öyle ki; Haziran ayı bitti, Temmuzda sınavlara gireceğiz ne Prof. Var nede imtihan olanağı var, bugün Laleli de bulunan bina tamamen öğrenciler tarafından işgal edilmiş durumda. Ben artık Türkiye’de kolay kolay başlayamayacağım düşünerek Almanya’ya gitmeye karar verdim. O yıllarda Almanya’da işçi olarak çalışan dayım Muhsin Tartan’a müracaat ettim. Dayım bana garanti belgesi gönderdi ve Milli Eğitim Bakanlığından dövizsiz özel öğrenci statüsü ile 1 Kasım 1968 tarihinde Federal Almanya’ya gittim. Beni Sirkeci Garından Almanya’ya uğurlayan bu kitabın hazırlayıcısı teyzezadem Rıfkı Boynukalın’dır. Almanya da gittiğim şehrin adı, Frankfurt’a 100 km mesafede bulunan Haiger’dır. Nüfusu 20.000 civarında olan küçük bir şehir. Almanya’ya gittiğim zaman 1 Dolar=2,25 TL idi. Ben Türkiye’den 105 Dolar para ile ayrıldım. Frankfurt garına gelince yoluma devam etmek için tren bileti almam gerekiyordu. Trenden indim ve bilet almak için gişeye gittim. Önce cebimdeki 105 Doları bozdurdum bana 420 DM Para verdiler. Bu arada gişeden bilet almak için bir kelime almanca yok, Fransızca sordum gişe memuru beni anlamadı. Arkadan başka birini çağırdı onunla anlaşabildik ve nihayet Haiger’e geldik. Haiger’de benden altı ay önce Almanya’ya gelmiş olan teyzezadem Nazım Boynukalın’ın yanına gittim. Yine Nazım Boynukalın’ın çalışmış olduğu Siegen de ki döküm fabrikasına 10 Kasım 1968 tarihinde işbaşı yaptım. Haiger ile Siegen arasındaki mesafe 30 km Almanya’da federal sistem olduğu için, Haiger Hessen eyaleti sınırları içerisinde, Siegen ise Kuzey Ren Westfalya Eyaleti sınırları içerisinde kalıyorlar. Her iki eyalette yabancıların çalışma satatüleri değişik Hessen Eyaletinde yabancı öğrenci hem oturma hem de çalışma müsaadesi alabilir. Kuzey Ren Westfalya Eyaletinde ise oturma müsaadesi alabilir, ama çalışma müsaadesi alamaz. Bu sebeple Haiger de oturup, Siegen de çalışmaya mecbur oldum. Her gün sabahleyin saat 4.30’da kalkıyoruz, 15 dakika tren istasyonuna yürüyoruz, yarım saat trenle gidiyoruz. Siegen’de trenden iniyoruz, tekrar 15 dakika yürüyoruz ve saat sabah altıya on kala iş yerindeyiz. Çalıştığımız iş yerinde akord çalışma var. Bazen sekiz saat, bazen on iki saat çalışıyoruz. İşten çıktıktan sonra hafta içerisinde akşamları almanca öğrenmek için halk okulundaki almanca kurslarına katılıyoruz. Kendimizi işe öyle vermiştik ki zamanın nasıl geçtiğinin farkında değiliz. Zaten karanlıkta işe gidiyoruz ve yine karanlıkta işten dönüyoruz. İş dönüşü eve geldiğimiz vakit gece yarısı oluyordu. Ertesi günün azığını hazırlayıp yatıyorduk. Hafta sonundaki cumartesi ve pazar günleri eve kapanıp almanca öğrenmeye çalışıyorduk. Siegende ki işyerinde sekiz ay kadar çalıştıktan sonra iş yerinden ayrıldım ve yine Kuzey Ren Westfalya eyaleti sınırları içerisinde kalan küçük bir köydeki; Halzhousen da ki inşaat firmasına (Hering Bau) çıraklık eğitimi için girdim. Bu firma da üç buçuk sene çıraklık eğitimi yaptım. Çıraklık eğitimi bittikten sonra 1973 yılının başında Siegen Üniversitesi İnşaat Fakültesine inşaat mühendisliği için yazıldım. Okula başladıktan bir sene sonra yine Kuzey Ren Westfalya eyaleti Eğitim Bakanlığından karşılıksız ayda 500 DM burs aldım. Nihayet 1974 yılı Nisan ayında eşim Ayten Kahyaoğlu ile tanıştım ve bir müddet sonra nişanlandım. Bir yıllık bir nişanlılık sürecinden sonra 23 Ağustos 1975 tarihinde Türkiye’de – Aydın’da düğün merasimi yaparak evlendik. Eşim Aydınlıdır. Üniversite eğitimi sürecinde 1973 yılından itibaren Heiger’da resmi bir okulda türk çocuklarına Almanca dersleri vermek üzere sözleşmeli öğretmenlik görevi üstlendim, bu görev bana finansal yönden büyük bir katkı sağlamıştı. Zira ayda 500 ila 600 DM arasında ücret alıyordum. Nihayet 6 Kasım 1977 tarihinde büyük kızım Melike doğdu. Aradan iki sene sonra ortanca kızım Günseli 22.06.1979 tarihinde dünyaya geldi. Okul hala bitmedi, ben hafta içerisinde Heiger’de oturuyorum, hafta sonunda Münstere ( Kuzey Ren Westfalya Eyaleti )gidiyorum. Aradaki mesafe 200 km, eşim arada bir yerinde çalışıyor ve evimiz orada. Nihayet üniversite eğitimi 1979 yılı eylül ayında bitti, sıra iş aramaya geldi. İş bulmak için çeşitli iş yerlerine başvurdum. Sonuçta şu an ikamet etmekte olduğum yere kırk km mesafede bir teknik okulda öğretim görevlisi olarak iş buldum. Buradaki görevim inşaat teknolojisi dersleri vermekti. Örneğin; Beton teknolojisi zemin mekaniği ve asfalt yol inşaatı dersleri. Dersler hem teknik hem de laboratuar derslerinden ibaretti. İkinci çocuğumuzun doğumundan on sene sonra 16 Haziran 1989 tarihinde üçüncü kızımız Neslihan dünyaya geldi. 1 Ocak 1980 tarihinde başladığım öğretim görevlisi vazifesine 2008 yılı Temmuz ayına kadar devam ettim ve emekliye ayrıldım. Aynı yılın kasım ayında hac görevi için Suudi Arabistan’a gittim. Zira emekli olur olmaz hac’a gideceğim diye kendi kendime söz vermiştim. Üniversite yıllarında hem okulu beraberinden götürdüm hem de çalıştım. Türkiye’den Almanya’ya çalışmak için gelen insanlarla sürekli iç içe oldum, şöyle diyebilirim ben Türk insanını Almanya’da tanıdım. Çünkü burası Türk insanının mozayiği idi. Türkiye’nin her tarafından insan gelmişti buraya. Doğu Anadolu’dan, Karadeniz’den, İç Anadolu’dan, Batı Anadolu’dan ve Güney Doğu Anadolu’dan. Bizim başka görevimizde Teyzezadem Nazım Boynukalın ile tercümanlık yapmak ve sene sonu vergi denkleştirme formüllerini doldurmaktı. Sene sonu gelince çevremizdeki bütün işçi yurtlarını ziyaret eder oralardaki işçilerin vergi denkleştirme formüllerini doldururduk. Bu yaptığımız işler tabiî ki bize ekonomik katkılar sağlıyordu. Bir başka çalışma alanımız sosyal dernekler kurup buralarda yönetici olarak görev yapmak olmuştur. Sonuç olarak çalışmış olduğum Teknik okuldan binin üzerinde Alman gencini teknik eleman olarak eğittim. Bu benim için bir gurur kaynağıdır, bir yabancı olarak, bir Türk olarak. Emekli olduktan sonra emeklilik yaşantımızın büyük bir kısmını zaman bakımından Almanya’da geçiriyoruz. Senede iki veya üç defa Türkiye’ye gidiyoruz. Türkiye’de tatil için kalmış olduğumuz süre iki ila üç ayı buluyor. Genelde kaldığımız yerler Karaman ve Kuşadası. Gelelim çocukların tahsiline; Büyük kızım Melike ilk orta ve lise tahsilini bulunduğumuz şehirde bitirdi. Liseden sonra yine bulunduğumuz yerdeki bir bankaya girerek üç sene bankacılık okulunda okudu. Bankacılık okulunu bitirdikten sonra Münster Üniversitesi ve İşletme Ekonomisi Fakültesine girdi. İşletme ekonomisi bölümünü bitirdikten sonra Münster’de Düsseldorf’ta çeşitli bankalarda çalıştıktan sonra, Federal Alman Merkez Bankasının Bann’da ki şubesine girdi ve orada üst düzey yönetici olarak çalışıyor. Ortanca kızım Günseli’de ilk orta ve lise tahsilini bulunduğumuz yerdeki okullarda yaptıktan sonra Münster Üniversite Kliniğinde hasta bakıcılığı okuluna girdi. Üç senelik eğitimden sonra yine Münster Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp eğitimine başladı. Eğitimini bitirerek, ihtisasını anestezi dalında yaptı ve Dr. unvanını alarak tıp doktoru oldu. Münster Üniversite Kliniğinde on beş sene çalıştı ve evlilikten sonra Nürnberg’e taşındı. Küçük kızımız Neslihan’da ilk, orta ve lise tahsilini bulunduğumuz yerde ki okullarda yaptıktan sonra, Münster’de bir bankaya girerek bankacılık okuluna başladı. Üç senelik bankacılık okulundan sonra Münster Üniversitesinde işletme ekonomisi bölümüne girdi. Münster Üniversitendeki işletme bölümünü bitirdikten sonra master yapmak için Mönchengladbach şehrine gitti ve iki sene de orada okuyarak masterını bitirdi. Berlin’de çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra şu anda Berlin’de bir büyük bankada üst düzey görevlisi olarak çalışmaktadır. Çocuklarımızın yetişmesinde eşim Ayten Kahyaoğlu’nun büyük fedakarlıkları olmuştur. O çalıştığı işi bırakmış ve kendisini çocukların yetiştirilmesine ve eğitimine vermiştir. Bu bağlamda Eşime ne kadar teşekkür etsem azdır. Kendisine bu satırlarla minnettarlığımı bilhassa belirtmek istiyorum. Herhangi bir hobim var mı diye sorarsanız?
Dedem Hacı Sami Tartandan aldığım genlerle bahçede çalışmayı çok severim; bu benim için büyük bir mutluluktur. Zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile olmam. Şayet hava şartları uygun olmaz ise evde kitap okurum. Bir diğer uğraşımda Arapça lisanını öğrenmeye çalışmak. Oturduğumuz evin alt katında Cafe Bouse ( Buz Kafe ) adında dondurma salonu var. İşletmecisi Lübnanlı adı Mustafa Osman ( Osmanlı’dan ) teorik Arapçaya çalıştıktan sonra onunla pratik yapmaya çalışıyorum.
Boş zamanlarımda Klasik Türk Müziği dinlemekten çok hoşlanırım, bu benim ruhumu dinlendirir.
Yorumlar
Yorum Gönder